SEVGİ AĞACI
Bekir KARA
CANIM ANAM
Yolumu beklediğini, gözlediğini biliyorum
Biliyorum da bu anneler gününde de gelemedim
Gelemedim diye,darılma, kırılma, üzülme anam
Sana gelmek istemez miyim anam…
Sana sarılmak, o nasırlı ellerinden seni öpmek
Senin kokunu içime doyasıya çekmek
Çok istiyorum ama gelemiyorum anam
Dağlar kesiyor önümü,yolumu
Dağlar dedimse, yokluk,gurbet anam
Gurbet bir geleni perişan ediyor
Bir de gelmeyeni anam
Dışarıdakiler içine girmek için çalışıyor
İçindekiler dışarı çıkmak için çırpınıyor.
Hiç bir şey göründüğü gibi değil anam
Seni öyle özledim, öyle özledim ki
Kelimelerle anlatamam anam
Ana hasretini anlatacak kelimeler yok ki.
İçimdesin, yüreğimdesin, yakıyorsun
Her gece bana rüyamda bakıyorsun
Rüyalarda hasret, özlem giderilmiyor
Beni sana gelmeye gücüm yetmiyor
Ağlama anam bu yaz geleceğim sana
Nasıl gözümde tutuyor oralar
Taze mısır kırardın oğlum yesin diye
Ya fasulye tavası, tereyağlı balığı
Anamın elinde başka olurdu tadı
Kara lahana sarmasını sar anam
Gelinini torununu alıp geliyorum
Kıracağım bu gurbet zincirini
İçimden söküp atacağım bu gurbet acısını
Bekle beni sana geleceğim anam
İnsanın yüreğini söküp alıyor,hasretlik
Her yıl gelemiyorum diye güceniyorsun
Canım anam gelemiyorum diye kırılma bana
Anam! Ak sütünü helal et oğluna
Memlekete geliyorum, köyümde gurbetçi
Yaban ellerde çalışıyorum diyorlar yabancı
Bu düşünceler benim için ne kadar acı
Memleketimde gurbetçi, yad ellerde yabancı
Kim ne derse desin, ister gurbetçi,ister yabancı
Ben nerde olursam olayım,yüreğim oralarda
Bütün benliğimle seni seviyorum anam
Beşikdüzü’nü, Yeşilköy’ümü seviyorum
Ben vatanımı, bayrağımı, ezanımı seviyorum
Özledim anam, kardeşlerimi yeğenlerimi
Bana yakışıklı diyen ağabeyimi, ablamı
Geliyorum anam, bu yaz bekle beni
Hasretimle ellerinden öpeceğim seni
Bitecek bu hasret,bu bekleyiş bu yaz anam..
Bekle anam gelininle, torunlarınla geliyorum…
HARUN KARA
BİR ŞİİR GELDİ GEÇTİ
Bir Sonbahar mevsimiydi
Sararmış gürgen yaprakları
Yatıp kalkıyordu doruklar
Rüzgarlar şarkı söylercesine uluyordu
Güneş pırıl pırıl yanıyordu
Vargit çiçekleri açmış rengarenk
Göçleri uğurlamak için bekliyor
Kuşlar yavaş yavaş göç ediyor
Sesinin yerini rüzgar sesi almış
Akşamları neşe muhabbet hoş sohbet
Sabahları güneş dağlardan aşardı
Pırıl pırıl aydınlık günler benimdi
Dereler şırıl şırıl akar çağlardı
Bense 17 lik delikanlı saçlar simsiyah
Gözler pırıl pırıl yanaklar al al
Sığmazdım Dağlara ormanlara yollara
Dünyayı hiç görmüyordu gözüm
Ayağımın altında eziyorum sanmıştım
Her şey vardı sevgi aşk yaşam
Zaman hızlansın bana yetişsinderdim
Ama zaman geçti sevgi bitmiş aşk bitmiş
Saçlar ap ak olmuş yanaklar kırışmış
Önümde ümit kalmamış ömürbitmiş
Geçen günler anılarda kalmış
Ayaklar yürümüyor yorgun
Eller tutmuyor cansız
Gözler görmüyor fersiz
Kulaklar duymuyor ben çaresiz
Geçmişin özlemi geleceğin korkusu
Yaşıyor içimde dünya omuzlarımda
Ölümü beklercesine mesaj geliyor
Birgün dişten birgün baştan birgün saçtan
Sağlık selamet istiyorum allahtan
Baharlar yine aynı güneş aynı
Ormanlar dereler yollar hep aynı
Vargit çiçekleri yine açıyor
Rüzgarlar yine şarkı söylüyor
Sönen bahar benim kuruyan dallar
Solan çiçekler dökülen yapraklar
Sararan otlar tükenen ümitler
Biten sevgiler yorgun aşklar hepsi benim şimdi
Bekir KARA
HAN DUVARLARI
Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı
Bir dakika araba yerinde durakladı.
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,
Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...
Gidiyorum, gurbeti gönlümle duya duya,
Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya
İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık
Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,
Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...
Arkada zincirlenen yüksek Toros dağları,
Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler,
Sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler...
Ellerim takılırken rüzgarların saçına
Asıldı arabamız bir dağın yamacına,
Her tarafta yükseklik her taraf ıssızlık
Yalnız arabacının dudağında bir ıslık
Bu ıslakla uzayan, dönen kıvrılan yollar.
Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar
Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu.
Gökler bulutlanıyor, rüzgar serinliyordu.
Serpilmeye başladı bir yağmur ince ince,
Son yokuş noktasından düzlüğe çevrilince
Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi
Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi
Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine
Yol, hep yol, daima yol... bitmiyor düzlük yine.
Ne civarda bir koy var, ne bir evin hayali
Sonunda ademdir diyor insana yolun hali,
Arasıra geçiyor bir atlı, iki yayan
Bozuk düzen taşların üstünde tıkırdıyan
Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor,
Uzun yollar bu sesten silkinerek yatıyor...
Kendimi kaptırarak tekerleğin sesine
Uzanmış kalmışım yaylının şiltesine,
Bir sarsıntı... uyandım uzun suren uykudan;
Geçiyordu araba yola benzer bir sudan
Karşıda hisar gibi Niğde yükseliyordu,
Sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu;
Ağır ağır önümden geçti deve kervanı,
Bir kenarda göründü beldenin viran hanı.
Alaca bir karanlık sarmadayken her yeri
Atlarımız çözüldü, girdik handan içeri
Bir deva bulmak için bağrındaki yaraya
Toplanmıştı garipler şimdi kervansaraya.
Bir noktada birleşmis vatanın dört bucağı
Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı,
Bir pırıltı gördü mü gözler hemen dalıyor,
Göğüsler çekilerek nefesler daralıyor,
Şişesi is bağlamış bir lambanın ışığı
Heryüzü çiziyordu bir hüzün kırışığı,
Gitgide birer ayet gibi derinleştiler
Yüzlerdeki çizgiler, gözlerdeki çizgiler...
Yatağımın yanında esmer bir duvar vardı,
Üstünde yazılarla hatlar karışmışlardı;
Fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler,
Aygın baygın maniler, açık saçık resimler...
Uykuya varmak için bu hazin günde, erken,
Kapanmayan gözlerim duvarlarda gezerken
Birdenbire kıpkızıl birkaç satırla yandı;
Bu dört mısra değil, sanki dört damla kandı
Ben garip çizgilere uğraşırken başbaşa
Raslamıştım duvarda bir şair arkadaşa;
*On yıldır ayrıyım Kınadağı'ndan
Baba ocağından yar kucağından
Bir çiçek dermeden sevgi bağından
Huduttan hududa atılmışım ben*
Altında da bir tarih. Sekiz mart otuz yedi..
Gözüm imza yerinde başka ad görmedi.
Artık bahtın açıktır, uzun etme arkadaş
Ne hudut kaldı bugün, ne askerlik, ne savaş;
Araya gitti diye içlenme baharına,
Huduttan götürdüğün şan yetişir yarına
Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk
Soğuk bir mart sabahı...Buz tutuyor her soluk
Ufku tutuşturmadan fecrin ilk alevleri
Arkamızda kalıyor şehrin kenar evleri
Bulutların ardında gün yanmadan sönuyor,
Höyükler bir dağ gibi uzaktan görünüyor...
Yanımızdan geçiyor ağır ağır kervanlar,
Bir derebeyi gibi kurulmuş eski hanlar
Biz bu sonsuz yollarda varıyoz, gitgide,
İki dağ ortasında boğulan bir geçide
Sıkı bir poyraz beni titretirken içimden
Geçidi atlayınca şaşırdım sevincimden
Ardımda kalan yerler anlaşırken baharla
Önümüzdeki arazi örtülü şimdi karla
Bu geçit sanki yazdan kışı ayırıyordu
Burada son fırtına son dalı kırıyordu
Yaylımız tüketirken yolları aynı hızla
Savrulmaya başladı karlar etrafımızda
Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü;
Kar değil, gökyüzünden yağan beyaz ölümdü...
Gönlümde can verirken köye varmak emeli
Arabacı haykırdı *İste Araplıbeli*
Tanrı yardımcı olsun gayri yolda kalana
Biz menzile vararak atları çektik hana.
Bizden evvel buraya inen uç dört arkadaş
Kurmuştular tutuşan ocağa karşı bağdaş
Çıtırdayan çalılar dört cana can katıyor
Kimi haydut kimi kurt masalı anlatıyor
Gözlerime çökerken ağır uyku sisleri
Çicekliyor duvarı ocağın akisleri
Bu akisle duvarda çizgiler beliriyor
Kalbime ateş gibi şu satırlar giriyor
*Gönlümü çekse de yarin hayali
Aşmaya kudretim yetmez cibali
Yolcuyum bir kuru yaprak misali
Rüzgarın önüne katılmışım ben*
Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı
Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı
Bu gurbetten gurbete giden yolun üstünde
Ben üç mevsim değişmiş görüyordum üç günde
Uzun bir yolculuktan sonra İncesu'daydık
Bir han yorgun argın tatlı bir uykudaydık
Gün doğarken bir ölüm rüyasıyla uyandım.
Başucumda gördüğüm su satırlarla yandım
*Garibim namıma Kerem diyorlar
Aslı'mı el almış haram diyorlar
Hastayım derdime verem diyorlar
Maraşlı Şeyhoğlu Şatılmış'ım ben*
Bir kitabe kokusu duyuluyor yazında
Korkarım yaya kaldın bu gurbet çıkmazında
Ey Maraşlı Şeyhoğlu, evliyalar adağı
Bahtına lanet olsun aşmadıysan bu dağı
Az değildir, varmadan senin gibi yurduna
Post verenler yabanın hayduduna kurduna
Arabamız tutarken Erciyes'in yolunu
Hancı dedim bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu?
Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende,
Dedi
Hana sağ indi ölü çıktı geçende
Yaşaran gözlerimde her sey artık değişti
Bizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti...
Gönlümü Maraşlı'nın yaktı kara haberi.
Aradan yıllar geçti işte o günden beri
Ne zaman yolda bir han raslasam irkilirim,
Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim
Ey köyleri hududa bağlayan yaşlı yollar
Dönmeyen yolculara ağlayan yaşlı yollar
Ey garip çizgilerle dolu han duvarları
Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları... Faruk Nafiz Çamlıbel
SEVMEK
Sevmek dedim yoluna ölmek dedi Yol dedimalıp başını gitmek dedi Gitmek dedim bir ah çekip dostlardan ayrılmak dedi Dost dedim durdu bana baktı dost diye mırıldandı yüreğime nasıl koysam bilmediğim dedi.Yürek dedim dünyaları içine sığdıramadığım dedi.giz dedim hep çözmeye çalıştığım dedi.Çalışmak dedim bitmeyecek öykü dedi.Öykü dedim binlercesini içimde gizliyorum dedi.Gizlemek dedim işte herşeyin bitimi dedi.Şey dedim sevda dedi.Sevda dedim peşinden koştuğum dedi.Koşmak dedim hayat bir maraton dedi.Önceona varsam olmaz mı diye sordum.Keşke olsa dedi ama önce yoğrulmak gerek.Acı çekmekmi diye sordum evet aşk acısından yok olmak dedi.Yok olunca dedim işte gerçek aşkta ozaman yaşamaya başlarsın dedi.Gerçek aşk dedim büyük o dedi Durdum durdum Ve sustum neden sustundiye sordu yüreğim titredi sanki dedim.Neden diye sordu bilmiyorum dedim büyük o evet dedi büyük o Nerede diye sordum her yerde dedi.nasıldiye sordum yüreğini aç dedi.Yüreğimi açmak dedim bir tebessümle bak herşeye dedi.Tebessüm dedim her kapının anahtarı dedi.Kapı dedim girmeden bilemessin dedi.Ya korku dedim bilinmeyenden korkar insan dedi.Hayat dedim öyle kısaki dedi.Niçin kısa diye sordum yaşanacak cok şey var zaman yok dedi yaşanması gereken ne var diye sordum aşk dedi.KAÇ KERE DİYE SORDUM BİN KERE DEDİ MİLYON KERE.nEDEN BİR KERE DEĞİL DİYE SORDUM BÜTÜN AŞKLARIN TOPLAMI EN YÜCE VE TEK AŞK DEDİ.Ben bilmiyorum dedim neyi diye sordu.Beni dedim sen kimsin diye sordu.Ben kimim diye sordum sevgiyle beslenensin dedi.Kimin sevgisiyle diye sordum büyük onun dedi.Durdum durdum yine sustum .Kimsin diye sorum senim dedi.
___________Yazarı bilinmiyor_______________
TARİHİNLE ŞANLISIN, GURURUM BEŞİKDÜZÜ
Türkiye'nin en anlamlı, bayramı, festivali Törenlerle anılır,bu vatan şehitleri
Dostluğu, kardeşliği, candan arkadaşlığı |
|
HARUN KARA
EĞİTİMCİ YAZAR, ŞAİR
*SEVGİ* Sevgi, el ele tutuşmaktır, Sevgi, göz göze bakışmaktır. Sevgi, bir kelebek, Sevgi, bazen de bir çiçek. Sevgi, hırlaşmak değil paylaşmak, Sevgi, kavga değil aşkla yaklaşmak. Sevgi, yürekte duyulan kıpırtı, Sevgi, gözde görülen pırıltı. Sevgi, yuva sıcağı, Sevgi, ana kucağı. Sevgi, esirgemek, kollamak, Sevgi, bir yetim saçı okşamak. Sevgi, goncadır, gül olup açılan, Sevgi, şekerdir, dillerden saçılan. Sevgi, çevredir, yeşildir daldır, Sevgi, sohbettir, muhabbettir baldır. Sevgi, gönlü hoş tutan hece, Sevgi, aydınlık, pırıl pırıl gece. Sevgi, var ile yok arası, Ramazan Ateş |
| |
| | |
| | |
8 BİR SEVGİ BÜYÜTTÜM bir sevgi büyüttüm susuz ve güneşsiz bir sevgi büyüttüm saksısız ve topraksız bir sevgi büyüttüm aysız ve yıldızsız gecelerden bir sevgi büyüttüm karşılıksız ve çıkarsız bir sevgi büyüttüm parasız ve çeksiz bir sevgi büyüttüm sessiz ve derinden bir sevgi büyüttüm ıraksamalardan bir sevgi büyüttüm duraksamalardan bir sevgi büyüttüm özlemlerden türkülere dönerek bir sevgi büyüttüm büyümeyen yanımla bir sevgi büyüttüm adressiz ve çoğullaşarak bir sevgi büyüttüm büyüdükçe çocuklaşarak bir sevgi büyüttüm kollarımı açtığımda büyüyerek Murat Tali | |
| ||
2 | İHANET.. İhanet aldatmaktır İhanet kandırmaktır İhanet diğeriyle olmaktır İhanet yalanlar söylemektir İhanet gitmek ve gelmemektir İhanet sevilip, hiç sevmemektir İhanet gökkuşağını hiç bilmemektir İhanet, değerlerde günahları bulmaktır İhanet, ayrılığa mazeret öyküleri yazmaktır İhanet çıkmaz sokakta tek başına kalmaktır Erdağ Abakay | |
| | |
| | |
3 | İHANET Gülmek ağlamaya rahat sıkıntıya ihanet Düşman eden insanı ağızdaki bir parça et Nefret sevgiye kör gözler biricik sevgiliye ihanet Firakın vuslata lal olmuş dilim gönlüme ihanet Vaveylalarım asudeliğine; izanım sensiz ihanet Çöllerim bahçelerine dikenler güllerine ihanet Mahşerin yalnızlığıma; vaveylan sükutuma ihanet Aynalar yüzüme; gölgeler efsun aydınlığına ihanet Cellat gözlü şehirler medeniyet köylerine ihanet Karanlık kafesler ki gözlerde ümitli gözlere ihanet Taha Tok |
POLİTİKA YALAN İMİŞ Doğru bildik doğru sandık Ümit ettik öyle kandık Yalanlardan çok usandık En iyisi çalan imiş Politika yalan imiş Her seferde düzen aynı Kitabını yazan aynı Soyan aynı ezen aynı Hedefleri talan imiş Politika yalan imiş A’sı B’si yoktur bunun Kim güçlüyse parsa onun Affı için yapar kanun Sözde maksat falan imiş! Politika yalan imiş! Gören sanır bunlar küstü Onlar birbirinin dostu Anlaşırlar ayak üstü Olan halka olan imiş Politika yalan imiş! Mikdat Bal |
POLİTİKA
Biraz demeç,politika
Ağzını aç,kulağını tıka
Kimi şişko,kimi sıska
Kulağını aç,ağzını kapa
Dile gelen söz verilir
Kül gösterip,köz verilir
Bol atılıp,az verilir
Yalanı bol,söz verilir
Biraz demeç,politika
Elini aç,gözünü tıka
Çoğu gerçek,azı şaka
Cüzdanı aç,vicdanı kapa
Dolar taşar,meydan saha
Hatip başlar,kuru lafa
Nati mermer,nati kafa
Bu gün olmaz,gelecek hafta
Biraz demeç,politika
Tekneyi aç,çuvalı tıka
Bizde demokrasi başka
Ağzını aç,gözünü kapa
Cemil Dursun